SAĞLIK HABERLERİ
POLİFARMA GENEL MÜDÜRÜ MEHMET ASRİ İLE RÖPORTAJ
Sayın Asri; ilaç ve kozmetik sektöründeki 20 yılı aşkın deneyiminizin ilk adımını nasıl attınız?
Merhaba, bu soruya cevap vermek için sizi biraz daha geçmişe götürmem gerekecek; Alman Lisesi’nde okuduğum yıllarda ne olmak, ne yapmak istediğimle ilgili kararlarımı almış; büyükelçi olma hedefime doğru kararlı adımlarımı atıyordum. Ülkenin en iyi fen bilimleri ve matematik eğitimini veren kurumlarından birinden mezun olmama karşın, büyükelçilik hedeflerim için o zaman Türkçe –Matematik puanları ile kabul edilen Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümüne girdim.
Okuldaki önemli hocalarımdan biri ve aynı zamanda akademik danışmanım Prof. Dr. Sayın İlter Turan’ın beni hedefime giden yolda karşıma çıkacak gerçeklerle yüzleştirmesiyle; yeteneklerimi, eğitimimi, lisan bilgilerimi de göz önünde bulundurarak o dönemde trend olan başka alanlara yönelmemi sağladı.
Yeni kararlar ve yönlendirmeler ile bölümle de alakalı olabilecek önemli bir bankanın, özel eğitimleri ve değerlendirmeleri neticesinde, hazine bölümünde döviz masasında profesyonel kariyerim başladı. Aynı dönemde görev yaptığım iş kolunda en yüksek noktaya erişmek amacıyla işletme yüksek lisansımı da tamamladım.
Yaptığım iş her ne olursa olsun, en iyisini yapmak, en yüksek mertebesine ulaşmak her zaman idealim oldu. Finans sektöründe dolu ve etkili bir kariyer yaparken, 2001 krizi ile çalıştığım banka önce TMSF’ye devroldu ardından da kapandı. O dönem sevgili eşimin de içinde bulunduğu, düzenini ve iş gerekliliklerini çok iyi bildiğim ilaç sektörüne geçme kararı verdim ve önemli bir firma ile anlaşarak ilaç sektörüne adım attım. Finans yöneticisi olarak başladığım kariyerim, aynı grubun içerisinde yer alan kozmetik ve kişisel bakım firmasında direktörlük, global bölge sorumlulukları ve ardından genel müdürlüğe kadar yükseldi.
Yani aslında sektöre girişi herhangi bir şans ya da tesadüfe değil, planlı oluşuma ve kararlılıklarıma dayanıyor. Louis Pasteur’un da dediği gibi, “Şans hazırlıklı zihinlerden yanadır”.
Polifarma ile danışmanlık yaptığım bir dönemde tanıştım ve Polifarma’nın bugün faaliyetlerine ve ticari başarısına yansıyan yüksek potansiyeli ve global bir lider olma hedefinden çok etkilendim. Polifarma %100 yerli sermayeli bir firma olmasına karşın, yüzünü dünyaya dönmüş, kalite ve başarıyı da pusula yapmış bir şirket. Bu yapının bir parçası olmak ve global liderlik hedefine ekipçe birlikte koşmak benim için çok keyifli ve gurur verici bir yolculuk.
2019 yılından bu yana Polifarma’da Genel Müdür ve İcra Kurulu Başkanı olarak görev alıyorsunuz. Polifarma’ya geldikten sonra ne gibi gelişim ve yeniliklere imza attınız?
Polifarma, sahip olduğu değerleri ve vizyonu ile yüzünü global arenaya dönmüş bir marka. Genel müdürlük ve icra kurulu başkanlığı görevini üstlendiğim ilk günden bu yana markamızın DNA’sına uygun ve ileriye taşıyacak pek çok yeniliğe ekibimle birlikte imza attık. SAP sistemiyle pandemi sürecinde çalışmalarını online platforma alan sayılı şirketlerden biri olduk. Bunun yanı sıra çalışanlarımızın kariyer yolculuğunu desteklemek adına performans yönetim sistemi ve kariyer planlama süreçlerini devreye aldık. Kurum içerisinde yönetici pozisyonlarında görev yapan çalışanlarımız için lider gelişim akademisi oluşturduk. Kurumsal yapıda yaptığımız yenilikler, İcra Kurulu ve yeniden yapılanma sürecimiz ile önemli atılımlar gerçekleştirdik.
Sektörün önemli firmaları arasında yer alıyorsunuz. Polifarma’nın kuruluş öyküsü, yüksek üretim kapasitesi ve yenilikçi bakış açısı hakkında neler söylersiniz?
%100 yerli sermayeli Polifarma İlaç, IV ilaç ve serum alanında 35 yıllık bir geçmişe sahip. 1983 yılında Aroma İlaç’ı kuran Eczacı Necdet Nuri Kumrulu, 1986 yılında Polifarma İlaç’ı satın alarak bu isimle çalışmalarını sürdürüyor. Bugün Tekirdağ Ergene’de bulunan 77 bin metrekare alana kurulu üretim tesisimizde, yıllık 350 milyon kutu üretim kapasitesine ve aynı anda cam/PVC, PP, BFS, flakon, ampul (liyofilize ve likit), PFS formlarında üretim kabiliyetine sahibiz. Yenilikçi bakış açımız ve Ar-Ge çalışmalarına göstermiş olduğumuz destek ile önemli platformlardan ödüller ve başarılar ile geri dönüşler alıyoruz. Üretim tesisimiz ve ürünlerimizdeki çeşitlilik sayesinde gelişmeye, yerel ve global platformda büyümeye devam ediyoruz.
15 farklı terapötik alanda ruhsatlı ürünü bulunan Polifarma’nın ürün portföyünden biraz bahseder misiniz?
15 farklı terapötik alanda tüm formlarda 510 adet ruhsatlı ürünümüz bulunuyor. Serum ile giriş yaptığımız hastane ürünleri pazarının yanında, bugün reçeteli pazar ürünlerimizin oluşturduğu karma bir yapıdayız. Ağırlığını intravenöz ilaçların oluşturduğu ürün yelpazemizi, Yoğun Bakım ve Reanimasyon, Onkoloji, Paranteral Beslenme Solüsyonları, Lipid Ürünler ve Serum ana başlıklarında toplayabiliriz. Yoğun bakım ünitelerindeki hastalar için geliştirdiğimiz beslenme solüsyonumuz en çok tercih edilen ürünlerimiz arasında yer alıyor. Oldukça geniş bir ürün ağına sahip olan Polifarma; alerji ve immünoloji, nefroloji ve solunum alanlarında, reçeteli ilaç pazarı için de üretim gerçekleştiriyor.
2020 yılı verilerine göre Ar-Ge’ye en çok yatırım yapan ilk 15 firma içinde yer alıyorsunuz. Üretime sürekli yatırım yapmak ne tür avantajlar sağlıyor?
Ar-Ge çalışmaları özellikle desteklediğimiz ve gelişmeleri yakından takip ettiğimiz bir alan. Başarımızın sırrı da verdiğimiz destekten geliyor. 2019 yılından bu yana, stratejilerimiz doğrultusunda Türkiye’de ve dünyada ilk jenerik olacak ürün çalışmalarını sürdürüyoruz.
İhtiyaç duyulan ve kritik sayılan alanlarda yaptığımız çalışmalar ile Ar-Ge merkezimizde; sadece global firmaların etken madde üreticisi olup başka firmalara satış yapmadıkları moleküllerin sentez çalışmalarında yoğunlaştık. Mevcut formlara yenilikçi dozaj formlarını eklemek üzerine çalışmalar da gerçekleştiriyoruz. Bu durum bizi gerek yerel pazarda gerekse global arenada rakiplerimizden farklı kılıyor.
Ar-Ge 250 verilerine göre Türkiye’nin en çok proje geliştiren 8. firmasıyız. Bu alanda geliştirdiğimiz ürünlerimizle ödüller kazanıyor, elde ettiğimiz başarılarımızla daha çok alanda araştırma gerçekleştirmek için çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Polifarma’nın Türk ilaç sektörüne getirdiği yenilikler ve başarılarını sizden dinleyebilir miyiz?
Polifarma sektörde ilklere ve enlere öncülük etmiş bir markadır. Türkiye'nin ilk lipid ürününü biz geliştirdik, ilk Intravenöz NK-1 blokörünü, ilk yerli 3 odacıklı parenteral beslenme solüsyonunu ürettik. “POLINUTHREE” 3 odacıklı beslenme solüsyonu özellikle yoğun bakımda tedavi gören ve oral yolla beslenemeyen hastalar için hayati bir önem taşıyor.
Evde güvenli ve kolay diyalize ihtiyaç duyan hastalar için büyük bir kolaylık sağlayan periton diyalizi alanında dünyanın ilk ve tek otomatik SAPD cihazını ürettik. Bu cihazla İlacın Oscar’ları olarak bilinen Altın Havan Ödülleri’nde 2019 yılı “İlaç Dışı İnovasyon” ödülünü kazandık.
Ayrıca Türkiye’de hiçbir ilaç şirketinde olmayan “Parametrik Serbest Bırakma”, “Rapid Test” ve Raman spektroskopi nicel test yöntemi onaylarını aldık. Parametrik Serbest Bırakma Onayı; son proses aşaması terminal sterilizasyon olan ürünlerin hammadde tedariğinden başlayarak son aşama olan sevkiyata kadar geçen sürecin kalitesel anlamda güvenilirliğini kanıtlıyor.
Rapid Test ile Türkiye’de ilk, dünyada üçüncü onay alan şirketiz. Steril ürünlerin karantina süresini 15 gün gibi uzun bir süreden 5 güne indirmeyi sağlayan bu test ile üretim hacminde artış, ilaç ulaştırmada ise üstün bir hıza ulaşıldı. Rapid test başarısı yalnızca onayla kalmadı, aynı zamanda uluslararası yayınlarda makale olarak da yayınlandı.
Raman spektroskopi nicel test yöntemi de önemli başarılarımızdan bir tanesi; bununla saatler süren analizler 2-3 dakika içinde sonuçlanabiliyor.
Polifarma olarak geçtiğimiz yıl kemoterapi tedavisinde sıkça karşılaşılan sorunlardan bulantı ve kusmayı engelleyen Türkiye'nin ilk nörokinin (NK1) blokörünü IV (oral çözelti) formülünde geliştirdiniz. Satışa yeni sunulan bu ürün sizce sektöre nasıl bir katma değer sağlayacak?
Onkoloji alanında Türkiye’de bir ilk olan nörokinin (NK1) blokörü kemoterapi gören kanser hastaları için oldukça önemli bir ilaçtır. Orta ve ileri derece kanser hastalarının tedavi süreçlerinde en çok karşılaştıkları problem kullanılan ilaçların yan etkisi olan bulantı ve kusmadır. Nörokinin ( NK1) blokörü ise bu durumu ortadan kaldırarak kişinin konforlu bir şekilde tedavisine devam etmesini sağlıyor. Tedavide oldukça önemli rol oynayan ilaç sayesinde hastaların beslenmeleri de olumlu yönde etkileniyor. Tek doz uygulandığı için hekimler açısından da oldukça önemli bir konfor alanı yaratan ilaç, sektör ile birlikte ihtiyaç sahipleri için önemli bir değere sahiptir. Hekimlere ve onkoloji birimindeki sağlık meslek mensuplarına gerçekleştirdiğimiz tanıtım faaliyetlerinden aldığımız geri bildirimler mutluluk verici.
Çok yeni bir gelişmeden bahsedelim: Polifarma, dünyanın devlet destekli ilk ve tek markalaşma programı olan Turquality’ye kabul edildi. Bu durumda ihracattaki hızının artacağını söylemek mümkün mü?
Turquality; ülkemizin rekabet avantajını elinde bulundurduğu ve markalaşma potansiyeli olan ürün gruplarına sahip firmalarımızın, üretimlerinden pazarlamasına, satışlarından satış sonrası hizmetlerine kadar bütün süreçleri kapsayacak şekilde yönetsel bilgi birikimi, kurumsallaşma ve gelişimlerini sağlamaya yönelik bir destek programıdır. Pek çok alanda desteğini hissettiğimiz bu süreç bizim açımızdan olumlu sonuçlandı. Maddi desteğin yanı sıra yönetimsel ve stratejik açıdan da önemli bir destek paketini içeren Turquality, global bir marka olma yolundaki çalışmalarımızda hız kazanmamızı sağladı.
Türkiye’nin lider hastane ürünleri üreticisi olarak dünyanın da pek çok ülkesine ihracat yapıyorsunuz ve bu konuda ilklerden birisiniz. %100 yerli bir ilaç firması olarak ihracat çalışmalarınız hakkında neler söylersiniz?
Ülkemizi global arenada temsil etmeyi ve ekonomik katma değer sağlamayı çok önemsiyor, Polifarma kalitesini dünyanın pek çok farklı ülkesine de taşıyoruz. Son dört yıldaki ciro yüzdelerimize bakıldığında 2019 yılında %72, 2020 yılında %50, 2021 yılında %41 büyüme ile pazarda çok önemli bir hacimle faaliyet gösteriyoruz.
2012 yılında ilk markalı ihracatımızı gerçekleştirdik. İhracat büyüme oranlarımıza bakıldığında; 2017’de %9, 2018’de %14, 2019’da %12, 2020’de %20 ve 2021 yılına geldiğimizde %27 olduğunu görüyoruz. Ülke sayılarına bakıldığında; 2018 yılında 22 ülkeye markalı ihracat gerçekleştirirken 2019’da ülke sayısı 27’ye çıkmış, oranımız ise %23 olmuştur. 2020’de ülke sayısı 40 ve oranımız %48 iken 2021 yılında 60 ülkeye ve %50 oranında markalı ihracat gerçekleştirmekteyiz. Ürünlerimizi Güney Amerika, Avrupa, Afrika, Ortadoğu ve Uzakdoğu ülkelerine ihraç ediyoruz. Hızlı ürün temini, aksiyon alma ve üretim kalitemiz sayesinde tercih ediliyoruz.
Yakın zamanda sıfır bulgu ile tamamladığımız EU GMP denetimimizin ardından EU GMP sertifikası ile Avrupa ülkelerinde de ihracat ağımızı hızla büyütmeye devam edeceğiz.
Pandemi süreciyle birlikte özellikle anestezi ürünlerinde global anlamda yoğun bir talep aldık. Ülkemizin ihtiyacını karşıladıktan sonra dünyaya ürünlerimizi ulaştırdık. Önümüzdeki dönemde Turquality desteği ile hızımızı artıracak, ihracat ağımızı daha da genişletecek çalışmalarımız devam ediyor.
Nadir hastalıklar için özel olarak çalışan bir ekibiniz var ve Herediter Anjioödem tedavisinde kullanılan bir ürününüz bulunuyor. Bu tedavilere yönelik çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Kalıtsal bir hastalık olan Herediter Anjioödem hastaları ani gelişen ve hayati riskleri olan alerji ataklarına sahip. Hastanın hayatını önemli ölçüde etkileyen bu ataklar aniden ortaya çıktıkları için anında müdahale büyük önem taşıyor. Bizim kullanıma sunduğumuz ürün, atak sırasında kişinin kendi kendine uygulayabileceği bir forma sahip. Kullanıma hazır şırınga formunda olan ürünümüz reçeteli olarak satın alınabiliyor. Yani hastalık nadir ama çözümsüz değil.
Günümüzde Türkiye’de tespit edilmiş Herediter Anjioödem hasta sayısı yaklaşık 800 ama tespit edilmemiş bini aşkın daha hasta olduğu düşünülüyor. Polifarma olarak biz de bu konuda gerekli sorumluluk bilinciyle hareket ederek çalışmalarımızı hem farkındalık yaratma çerçevesinde hem de bilimsel çerçevede devam ettiriyoruz.
Polifarma’nın pandemi döneminde özel izinle ürettiği, FDA ve Sağlık Bakanlığı dahil otoriteler tarafından kabul gören ve koronavirüs tedavi protokülünde yer alan ilaç hakkında neler söylemek istersiniz?
TÜBİTAK ile iş birliği içinde Covid-19 tedavisi protokolünde yer alan Favipiravir molekülünün tablet formunun yanı sıra oral çözelti formu ile iki farklı tedavi kürünün üretimini gerçekleştirdik. Gerek ileri düzey gerekse hafif seyreden vakalarda kullanılabilen ilacın hem Türkiye hem dünya patent başvuruları yapıldı, ruhsat süreci ise devam ediyor. Bu çalışmamız bize Ticaret Bakanlığı onayında, İKMİB tarafından düzenlenen 9. Kimya Ar-Ge Proje Pazarı Etkinliği’nde “Koronavirüse Karşı Etkinliği Yüksek Olan Favipiravir’in Stabil Oral Çözelti Formunun Dünyada İlk Kez Geliştirilmesi” Ar-Ge çalışması ile “İlaç” kategorisinde birincilik ödülü getirdi.
Pandemi pek çok çalışma alanını olumsuz yönde etkilese de Polifarma bu süreci oldukça etkili bir şekilde geçirdi. Artan serum ve ilaç ihtiyacını karşılamanın yanı sıra geliştirilen yeni ürünler, kazanılan ödüller, kaydedilen büyüme bizim için önemli fırsatların kapılarını araladı.
Pandemi döneminde pek çok sektör, dijital dönüşüme ağırlık verdi. Bu anlamda uzaktan çalışma yöntemiyle hayata geçirdiğiniz ERP (Kurumsal Kaynak Planlaması) sistemi projesiyle önemli bir ilke daha imza attınız. Sektöre örnek olacak proje olarak değerlendirilen sistem hakkında biraz ayrıntı verebilir misiniz?
Dijital dönüşüme ayak uydurmakta hiç zorluk çekmedik diyebiliriz. Kısa zaman içerisinde hızlı ve etkili bir biçimde yol aldık. Uzaktan çalışma yöntemi ile SAP S/4HANA projesini hayata geçirdik. Türkiye’de bir ilke imza atarak şirket içerisindeki tüm iş süreçlerini kapsayan entegre bir yapı oluşturduk. Projeyle insan kaynakları, lojistik, finans ve analitik alanlarında uçtan uca süreç değişikliğine gidildi, ayrıca ilaç takip sistemi altyapısı da kurularak kutulama uygulamalarıyla entegre edildi. Lojistik kapsamında sağlanan yeni altyapı; tedarik, stok yönetimi, sevkiyat, faturalama, üretim, kalite, proje ve depo yönetiminde canlıya alındı.
Polifarma’nın imza attığı yatırımlara ve yeni projelere sizin eklemek istediğiniz farklı bir ilk var mı?
Tabii, bu yönde çalışmalarımız devam ediyor; reçeteli pazar için ürünler geliştirdik. Şu anda ruhsat süreci tamamlanan ve devam eden ürünlerimiz mevcut. Bunun yanı sıra güçlü bir satış ve pazarlama ekibi de oluşturduk. Ürün gruplarına göre alanlarında uzman çalışanlarımız tanıtım faaliyetleri ile birlikte ürünlerimizi daha iyi temsil edecek bir noktaya geldi. Bu alanlar içerisinde en yeni olan ise alerji birimimiz. Nadir hastalıklar için özel olarak çalışan bu birimimiz geliştirdiğimiz ürünümüzle birlikte büyük bir eksikliği kapatıyorlar.
Bugünkü başarınızı yarına daha etkili taşımak için neler hedefliyorsunuz?
Öncelikli hedefimiz Polifarma ekosistemi içerisinde yapmış olduğumuz yatırım projelerimizi genişletmek, ayrıca insana yaptığımız yatırımı destekleyen çalışmalarımızı daha da ileriye taşımak. Şirket içinde kaliteli insan kaynağına sürekli yatırım yapıyoruz. Bir yandan sektörün önemli ve deneyimli isimlerini bünyemize katarken, Polifarma ekosistemi içinde Lider Gelişim Akademisi ve Polifarma Eğitim Akademisi ile çalışanlarımızın gelişimini destekliyoruz.
Yaptığımız önemli yatırımlarla yakın dönem hedeflerimiz arasında; ciromuz içindeki ihracat payını %40 bandına çekmek ve ülke bazlı yayılımımızı artırmak var. Uzun dönem stratejimizde de reçeteli ürünler pazarında ilk 20 firma arasına girmek ve biyoteknolojik ürünlerde Türkiye’nin lider jenerik markası olmak hedeflerimiz arasında.
Bunun yanı sıra planladığımız projelerimizin FDA başvurularını tamamlamak da bir diğer önemli hedefimiz. Gerçekleştirdiğimiz ve planladığımız projelerle ülkemizin ilaç sektöründe geldiği seviyeyi en iyi şekilde temsil etmeye devam edeceğiz.