SAĞLIK HABERLERİ
BAYER TÜKETİCİ SAĞLIĞI TÜRKİYE ÜLKE MÜDÜRÜ ERDEM KUMCU İLE RÖPORTAJ
Sayın Kumcu, sizi biraz tanıyabilir miyiz? Ne kadar süredir Bayer bünyesinde yer alıyorsunuz?
Ege Üniversitesi Ekonomi bölümünden 2001 yılında mezun oldum. Profesyonel kariyerim boyunca gıda ve perakende sektöründe faaliyet gösteren uluslararası markalarda görev yaptım. İlaç sektöründe Türkiye ve Güney Afrika bölgelerinde uzun yıllar satış direktörü, marka yöneticisi, ulusal satış müdürü gibi yönetici pozisyonlarında bulundum. Haziran 2019’da Tüketici Sağlığı Satış Direktörü olarak Bayer ailesine katıldım. 1 Kasım 2020’den bu yana da Bayer Tüketici Sağlığı Türkiye Ülke Müdürlüğü görevini yürütüyorum. Evliyim ve bir çocuğum var.
Genel anlamda Bayer Tüketici Sağlığı’nın ürün portföyünden söz eder misiniz?
Tüketici sağlığı ürünleri kategorisinden söz ederken, sağlıklı bir yaşamın vazgeçilmez bir zenginlik olduğu görüşünden yola çıkıyorum. 1952 Nobel Barış Ödülü sahibi Alman doktor Albert Schweitzer’in sevdiğim bir sözü var: “Mutluluk, iyi bir sağlık ve kötü bir hafızadan başka bir şey değildir.” Kötü hafıza konusu uzmanlığımız değil ama daha kaliteli bir yaşam için önleyici sağlık adımları atılması, bence de mutluluğun temel noktasını oluşturuyor. Tüketici sağlığı kategorisindeki ürünler de hastalanmamak, sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürdürmek için başvurulacak kaynakları oluşturuyor.
Bayer Tüketici Sağlığı olarak biz bireylerin hayat kalitelerini arttıran ürünler sunuyoruz. Bilim temelli etkisi, kalitesi ve güvenilirliği için tercih edilen markalarımız hem küresel olarak hem de Türkiye’de yüksek bilinirliğe ve güçlü pazar konumuna sahip. Ürün portföyümüz dermatoloji, takviye edici gıdalar, sindirim sistemi sağlığı ve soğuk algınlığı kategorilerinde yer alan ürünlerden oluşuyor. Başlıca markalarımız; dermatoloji kategorisinde oldukça bilinen Bepanthol, gıda takviyeleri kategorilerinde ilk sıralarda yer alan Redoxon ve Supradyn, sindirim sağlığı kategorisinde ise Rennie ve Talcid. Elenatal markamızla da hamilelik ve emzirme döneminde annelere destek oluyoruz. Soğuk algınlığı kategorisinde ise bu sene tüketicilerimize sunduğumuz Aspi NATURA markalı öksürük şurubu ve boğaz spreyleriyle yer alıyoruz.
Sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunmayı önemseyen bir kurum olarak, sürdürülebilirlik stratejinizden bahseder misiniz?
Sürdürülebilir bir gelecek yaratmak, önemi son yıllarda çok daha iyi anlaşılan ve insanlığın artık daha yüksek sesle dillendirdiği ortak bir hedef. İklim değişikliği, gıdaya ve sağlık hizmetlerine erişim başta olmak üzere yarınlarımızı tehdit eden sorunlarla başa çıkmak için gezegenimizde yaşayan herkese, varlığını sürdüren her şirkete büyük sorumluluklar düşüyor. Sorumlu şirketlerin başarısından söz etmek için artık ticari performansları yeterli olmuyor; sosyal etkinin yanı sıra ekolojik sürdürülebilirliğe, toplumsal cinsiyet eşitliğine, her türlü ayrımcılıkla ve dezavantajla mücadeleye koydukları katkı da mercek altına alınıyor.
Bayer olarak Sürdürülebilirlik çalışmalarımızda, Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini referans alıyoruz. Ticari faaliyetlerimiz aracılığıyla, insanların sağlıklı gelişimine, kaynakların korunmasına ve emisyonların azaltılmasına yardımcı olmayı amaçlıyoruz. Temel sorunlar için 2030'a kadar net hedefler ve yol haritaları belirledik. Sürdürülebilirlik stratejisini “100 x 100” olarak tanımladığımız bir yapı üzerine kurduk. 100 milyon Euro yatırım ile 100 milyon kişiye erişmeyi hedefliyoruz. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde Bayer tüm dünyada sıfır karbon salan bir şirket haline gelecek. Bütün fabrikaları, ofisleri ve toplam tedarik zincirini kapsayan bu hedef doğrultusunda tüm ambalajlarımızda geri dönüştürülebilir ve çevre dostu malzemeler tercih edeceğiz.
Ayrıca Dahil Olma ve Çeşitlilik kültürümüzün değerli bir parçası. Bireysel farklılıkların, yaşam deneyimlerinin, farklı bilgi, kültür ve yeteneklerin, itibar ve başarımızı beslediğini düşünüyor, tüm süreçlerimizi bu anlayışla uyumlu hale getiriyoruz.
“Herkes için sağlık, sıfır açlık” vizyonumuzla ekosistemleri korurken, açlığa son veren ve herkesin sağlıklı bir yaşam sürmesine yardımcı olan çalışmalara imza atıyoruz. Sürdürülebilir bir gelecek yaratmak için Tarım Ürünleri birimimiz de çok kapsamlı çalışmalar yürütüyor. Toprak verimliliğini ve biyoçeşitliliği korumamız, suyu tasarruflu kullanmamız ve sera gazı emisyonlarını önemli ölçüde azaltmamız gerekiyor. Bunu başarmamız, dijital “hassas” tarım ile daha iyi tohum çeşitlerinin geliştirilmesi ve son teknoloji ürünleriyle bitkinin korunmasıyla mümkün.
Türkiye’deki “Tüketici Sağlığı” pazarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Dünyadaki büyük pazarlara kıyasla, ülkemizde bu alanda geliştirilmesi gereken yanlar var mı sizce?
Tüketici sağlığı pazarı oldukça dinamik ve yaşanan gelişmelerden doğrudan etkilenen bir pazar. Son yıllarda, dünyamız çok zor bir pandemi sınavı verdi. Artık sonuna geldiğimize inanmak istediğimiz bu günlerde, tüm dünyada tüketici davranışlarında belli alışkanlıklar oluştuğunu görüyoruz. Tüketiciler artık sağlıklarına çok daha fazla dikkat ediyor. Özellikle bağışıklık konusundaki hassasiyet ciddi düzeylere geldi. Bu konuda insanlar, uzmanları takip ediyor, araştırmalar yapıyor ve kendisi için en doğru olanı arıyor. “Kendine iyi bakmak” ve “sağlıklı bir yaşam sürmek” yeni trendler olarak dünyada yükseliyor. Buna bağlı olarak da sağlıklı bir yaşam için kişisel bakım harcamaları artıyor. Özellikle, pandemiyle birlikte normal beslenmeye ek olarak tüketilen gıda takviyelerine olan güvenin ve harcamanın arttığını görüyoruz. Bu yükselişi Türkiye’de de yakından gözlemliyoruz; özellikle pandemiyle beraber “sağlıklı yaşam” çok daha dikkat edilen bir konu başlığı haline geldi, ancak tabi ki hala gidecek yolumuz var.
Londra merkezli pazar araştırma şirketi Euromonitor’un verilerine göre; Türkiye’de hane başına düşen tüketici sağlığı harcaması 2022 yılında 8,4 € seviyesindeyken, bu rakam Batı Avrupa ülkeleri için ortalama 77,6 € seviyesinde. Tüketici sağlığı kategorisinde, kişi başına düşen harcamalar artsa da henüz dünya ve Avrupa ortalamasına yaklaşamadığımızı belirtmek isterim.
22 Ekim 2021’de temellerini attığımız yeni projemiz Sağlık Okuryazarlığı Günü kapsamında İPSOS’la birlikte gerçekleştirdiğimiz “Türkiye’de Sağlık Okuryazarlığı Araştırması” da bu sonucu doğrular nitelikte. Her ne kadar sağlıklı olmakla ilgili hassasiyet artsa da belli konularda hala desteğe ihtiyacımız var. Araştırmaya göre, her 4 kişiden 3’ü daha önce “sağlık okuryazarlığı” kavramını duymadığını belirtiyor. Her 10 kişiden 8’i teknolojiyi sağlık için faydalı bulsa da yarısından fazlası sağlık alanındaki gelişmeleri takip etmiyor. Toplumumuzun %20’si ise hiç egzersiz ve spor yapmıyor. Durum böyle olunca bir Yaşam Bilimleri şirketi olarak biz de önleyici sağlık alanındaki bilgi eksikliklerini tamamlayacak sosyal sorumluluk projelerimizle topluma destek olmayı kendimize görev edindik.
Sosyal sorumluluk projelerine büyük önem veriyorsunuz. Sosyal sorumluluğa bakış açınız ve projelerinizden bahsedebilir misiniz?
Çok uluslu ve büyük iş planlarına sahip kurumların sosyal sorumluluk çalışmalarında aktif olarak yer almalarını, kurumsal vatandaşlık ilkesinin yerine getirilmesi olarak yorumluyorum. Her şirket faaliyet gösterdiği alan doğrultusunda, içinde bulunduğu çevreye ve paydaşlarına katkı sunacak atılımlarda bulunmalı. İş dünyasında, özellikle son 10 yılda, bu anlamda çok başarılı çalışmaların gerçekleştiğini gururla söylemeliyim. Elimizdeki gücü, iyiliği çoğaltmak adına kullanmaya devam edersek dünyamızı hayal ettiğimiz noktaya el birliğiyle getirebiliriz.
Bayer olarak her zaman çağımızın önemli sorunlarına cevaplar arıyoruz ve faaliyet gösterdiğimiz toplumlarda özellikle bu doğrultuda projeler üreterek fayda sağlamaya odaklanıyoruz. Bilim ve sağlık okuryazarlığı alanında ciddi yatırımları bulunan Bayer, dünya çapında son derece etkin sonuçları olan projeler yürütüyor. Türkiye’de de uzun vadeli projelerimizle toplumu bilgilendirmeyi ve daha sağlıklı yarınlar için topluma destek olmayı amaçlıyoruz.
Bayer Tüketici Sağlığı olarak biz de sağlıklı bir toplum olma yolunda, doğru kaynaktan doğru bilgiye ulaşmanın öneminden yola çıkarak faydalı sonuçlara ulaştığımız projeler yürütüyoruz. Bu konudaki çalışmalarımızın temelini 2017 yılında, “365 Gün Sağlıklı Yaşam Hareketi” projemiz ile attık. Proje kapsamında pratik sağlık, iyi beslenme gibi konularda alanının uzmanları tarafından oluşturulan içerikleri Türkiye’nin sağlıklı yaşam rehberi 365gun.com’da paylaşıyoruz. Ardından, Millî Eğitim Bakanlığı iş birliğinde, okul bahçelerini öğretici oyun içerikleriyle donattığımız, çocukların oynarken öğrenebilecekleri “365 Gün Teneffüste Sağlık” projemize hayat verdik. Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı 77 ilkokulun asfalt zeminlerine eğitici içeriklerimizi konumlandırdık. Projemizi daha da genişletmek ve etkinleştirmek adına Öğretmen Akademisi Vakfı (ÖRAV) ile ülke çapında 150 öğretmene “Oyunla Öğrenme Tasarımı Eğitimci Eğitimi” verdik. Eğitimlerini tamamlayan öğretmenlerimiz, MEB başarı belgesi almaya hak kazandılar.
Sağlık okuryazarlığı seviyesinin yükselmesinin, halk sağlığını korumak için olmazsa olmaz olduğunun farkında olarak, 2021 yılında bugüne kadar sağlık okuryazarlığı alanında yaptığımız tüm çalışmaları tek bir çatı altında topladık. Sağlıklı yaşam konusunda doğru bilgiye ulaşmanın öneminin altını çizmek ve konuyu her yıl güncelliğini koruyacak bir konuma getirmek için 22 Ekim tarihini Sağlık Okuryazarlığı Günü ilan ettik. Bu doğrultuda IPSOS ile Türkiye çapında bir Sağlık Okuryazarlığı Araştırması gerçekleştirdik ve araştırma sonuçlarını da 22 Ekim Sağlık Okuryazarlığı Günü’nde açıkladık. Araştırmamız; katılımcıların hane içi sağlık anlayışını, kişisel ve koruyucu sağlık bilgisini, beslenme alışkanlıklarını, fiziksel aktivitelerini, ruhsal sağlığa dikkat etme oranlarını, sağlık ile teknoloji arasındaki ilişkiyi ve güvenilir haber kaynaklarını değerlendirdi. Araştırma sonucunda ülkemizdeki sağlık okuryazarlığı düzeyi hakkında önemli veriler elde ettiğimizi söyleyebilirim. Proje kapsamında, alanında uzman çok değerli isimlerle birlikte yol aldık. Eczacı Adile Özdağ, İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Kaya ve Kulak Burun Boğaz Uzmanı Prof. Dr. Aytuğ Altundağ ile tüm iletişim kanallarımızı aktif bir şekilde kullanarak milyonlarca kişiye ulaştık. Her yıl, Sağlık Okuryazarlığı Günü’nü kutlayarak bu konuda toplumumuzun farkındalığını yükseltmeyi hedefliyoruz.
Geçtiğimiz günlerde İstanbul Medipol Üniversitesi Eczacılık Fakültesi iş birliği ile hayata geçirdiğiniz “Tavsiyen Eczanede” projesi ile neyi amaçlıyorsunuz?
Eczacılar en önemli paydaşlarımız arasında yer alıyor. Sağlık okuryazarlığı düzeyinin artırılması hedefimize, eczacılarımızın iş birliği ile çok daha hızlı ve verimli bir şekilde ulaşabileceğimize inanıyoruz. Bildiğiniz gibi doğru sağlık bilgisinin temini ve halkı yanlış bilgilerden koruma konusunda eczacılarımız kritik bir rol üstleniyor. Biz de toplum sağlığını koruma vizyonumuz çerçevesinde, tüketicilerin takviye edici gıdalar konusunda doğru yönlendirilmesi ve halk sağlığının korunması adına eczacıları destekleyen “Tavsiyen Eczanede” sertifika programını başlattık.
Proje kapsamında, Medipol Üniversitesi Eczacılık Fakültesi ile iş birliği yaptık ve İstanbul Medipol Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi (SEM) uzaktan eğitim sistemi üzerinden gerçekleştirdiğimiz (https://sem.medipol.edu.tr/) programımızı, 27 bin eczacının kullanımına açtık.
2021 yılında başlattığımız projemizi, yeni dönemde de zengin içeriklerimizle güçlendirdik ve ikinci fazını devam ettiriyoruz. 40 saatten oluşan eğitim programımızın içeriğinde; “Hareket Sistemi ve Eklem Sağlığı”, “Cilt Yapısı”, “Kadın Sağlığı”, “Erkek Sağlığı”, “Hareket Sisteminde Kullanılan Gıda Takviyeleri” konuları da olmak üzere toplam 16 başlık yer alıyor. Alanında uzman akademisyenler tarafından gerçekleştirilen eğitimlerin, eczacılarımızın bilgilerini tazeleme sürecinde pozitif etki yarattığını görüyor ve eczacılarımızın ilgisi ve katılımıyla daha da başarılı sonuçlara doğru yürüyoruz.
Son olarak, önümüzdeki süreçte Bayer Tüketici Sağlığı’nın gelişim ve büyüme odakları neler olacak?
Gelişim ve büyüme odaklı çalışmalarımızda kapsayıcı olarak, tüm paydaşlarımız ve tüketicilerimiz için en verimli noktada bulunmayı önceliklendiriyoruz. Tüm çalışmalarımızda tüketicinin ihtiyaçlarını dikkate alıyor ve bu ihtiyaçlara göre stratejilerimizi belirliyoruz. Önümüzdeki dönemde de bu doğrultuda dijital ve Ar-Ge yetilerimizi daha da güçlendirip pazarlama ve satış uygulamalarımızı arttırmayı hedefliyoruz. Yeni işletim modeliyle tüketici ve müşteri odaklılığımızı güçlendirecek, uygulamalarımızdaki çeviklik, verimlilik ve tutarlılığı artırmaya devam edeceğiz.
Tedarik zinciri, araştırma ve geliştirme, e-ticaret ve pazarlama alanlarındaki ana faaliyetlerimizi dijitalleştiriyoruz. Dijitalleşme, hızımızı arttırdığı gibi daha fazla verimlilik yaratmamıza, tüketicilerimize ve müşterilerimize daha iyi hizmet sunmamıza yardımcı oluyor. Böylece, yeni iş modelleriyle daha geniş dijital sağlık platformlarına ve ekosistemlere yönelik yeni büyüme kaynakları keşfetmeyi arzuluyoruz.
Bunlarla beraber, kârlı büyümeye odaklanacağız. Finansal hedeflerimize ulaşmak ve operasyonel performansımızı optimize etmek ana hedefimiz olacak.
Tüm bunların ötesinde, her şeyin başı sağlık! Ülkemizdeki herkesin doğru sağlık bilgisine erişebilmesi ve koruyucu sağlık konusunda kendine yatırım yapması en büyük önceliğimiz. Bu bilincin yükselmesi ve sağlıklı bir toplum için projelerimizle halkımızı desteklemeye devam edeceğiz.